31 Aralık 2018 Pazartesi

2019'da olsun veya olmasınlar



2019'da olsun veya olmasınlar

2019 yılına da girmiş bulunuyoruz. Yeni yılın tüm insanlığa hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Allah’tan diliyorum.

2019 yılında ve yaşayacağımız tüm yıllarda, kıyamete kadar olmasını istediğimiz ve olmamasını arzu ettiğimiz şeyleri sıralamak istiyorum.

Önce olmasını istediğimiz şeyler:

Allah kurtuluşumuzu sağlayacak hakiki imanı nasip etsin.

Kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz daim olsun.

Tam bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz kaim olsun.

Milletimiz güçlü kuvvetli olsun.

Ordumuz her zaman muzaffer olsun.

Polisimiz her daim başarılı olsun.

Tüm güvenlik güçlerimiz her daim uyanık olsun.

Devlet adamlarımız dirayetli ve sağlıklı olsun.

Devletimiz herkese eşit davransın.

Adalet mülkün temeli olsun.

Huzur ve güven oluşsun.

Barış olsun.Herkes barış içinde yaşasın.

Dürüstlük herkesin karakteri olsun.

Empati yapmak suretiyle başkalarını anlamak ilkemiz olsun.

Dostluk ve arkadaşlıklar menfaat gözetmeden olsun.

Atama ve görevlendirmeler,tarafsız ve liyakat'a dayalı olsun.

Rüşvet ve yolsuzluktan uzak bir yönetim anlayışı olsun.

Herkes  güzel ahlaklı ve hoşgörülü olsun.

Herkes çalışarak helal kazanç elde etsin.

Devlet ve millet tasarruflu olsun .

Hiç bir zaman kul hakkı yenmesin.

Trafik kurallarına uymak, davranış haline gelsin.

Herkes görevini titizlikle yapsın.

Büyüklere saygılı davranılsın.

Kadınlara saygı duyulsun.

Komşu kakkı'na riayet edilsin.

Akraba ziyaretlerine önem verilsin.

Hastalara ziyaret yapılsın.

Yetim ve yoksullara yardım edilsin.

Zerre miktarınca bile olsa yapılanların karşılıksız kalmayacağı şuuru oluşsun.

Gerçek Allah korkusu yüreğimizi kaplasın.

Engelliler normal görülsün ve onlarla arkadaşlıklar kurulsun.

Öğrenciler derslerinde ve sınavlarında başarılı olsun.

Terör ve Teröristler temizlensin.

Allah’ın yardımı hepimizin üzerine olsun.

Şimdi de olmasınlar:
2019 yılında aşağıda sıralayacağımız şeyler de olmasın:

Hiç kimse nefsinin  istek ve arzularının esiri olmasın.

Kötülük olmasın.

Güvensizlik olmasın.

Kaza bela,afet  vb. olmasın.

Haksızlıklar olmasın.

Terör olmasın.

Savaş olmasın.

Boşanma olmasın.Aileler dağılmasın.

Tecavüz ve öldürmeler olmasın.

Hırsızlık olmasın.

Trafik terörüyle ölenler olmasın.

Yangın ve afet olmasın.

İhmal davranışlar olmasın.

Fitne ve fesat olmasın.

Yalan ve dolandırıcılık olmasın.

Aldatma olmasın.

İkiyüzlülük ve münafıklık olmasın.

Zulüm ve işkence olmasın.

Ülkelerin haksız yere saldırıları olmasın.

Orta doğuda ateş,kan ve zulüm olmasın artık!


Bir çok şeyin olmasını veya olmamasını isteyebiliriz.
Bunlar herkes tarafından istenen şeylerdir.

Herkesin istediği şeyleri maalesef, kişisel olarak bizi ilgilendirenleri yapmıyoruz.

Bu istekleri ne kadar yerine getiriyoruz ne kadarını yapmıyoruz diye hiç bir zaman nefis muhasebesi yapmıyoruz.

Yeni yılda bir kez daha düşünelim. Nelerin olmasını istiyoruz nelerin olmamasını istemiyoruz.

Üzerimize düşenleri yapmaya varmısınız.....
Hadi gayret.....

Karınca kadarınca....

Her gün veya her hafta bir davranışımızı düzeltelim...

Yanlışları bırakalım....

Doğruları yapalım...

Allah rızası için.....

Dinimiz için.....

İnsanlık için...

Lütfen bir şeyler yapalım...

2018’den daha iyi bir 2019’u yaşayalım, İnşallah!

Efkan VURAL

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-3

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-3




Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere 14.deva’dan  19. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.

ON DÖRDÜNCÜ  DEVA

Bu deva’da Bediüzzaman, Allah’a inanan görme engellilere sesleniyor. Ve onlara diyor ki: Gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve manevi bir göz olduğunu bilsen, yüz bin şükür edersin, Rahim olan Allah’a...
Saliha bir kadının gözleri kapandı. Saliha kadın gözlerinin açılması için, Bediüzzaman’dan kendisine dua etmesini istedi. Bediüzzaman kadın için dua etti. İkinci gün bir göz hekimi geldi,gözünü açtı. Kadının gözleri 40 gün sonra tekrar kapandı. Bediüzzaman çok üzüldü.Ve çok dua yaptı. Kadın 40 gün sonra vefat etti. Bediüzzaman dualarının öteki alem için kabul olacağını ümit etti.
Evet bir gözü görmeyen mü’min kabre girdiği vakit, derecesine göre orada diğer kimselerden çok daha fazla görecektir. Kabirlerinden cennet bahçelerine  dürbünlerle bakarlar. Cennet bağlarını sinema gibi seyrederler.
Görme engelliler, şükür ve sabırla cenneti görecek ve seyredecekler. Perdeyi senin gözünden kaldıracak ve o gözle seni baktıracak göz hekimi Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur’an’a uyanların gözü, öteki alemde her daim açık tutulacaktır.  

ON BEŞİNCİ  DEVA

Ey ah çekip inleyen hasta! Hastalığın dış görünüşüne bakıp da üzülme. Hastalığın derin anlamına bak da oh de. Eğer hastalığın manası güzel olmasaydı; Allah’ın en sevdiği kullarına hastalık vermezdi.
Peygamberimiz bir hadis-i şerifte: “En fazla musibet ve meşakkate düşenler, insanların en iyisi ve en kamilleridir. (Buhari,merda,3. Tirmizi,zühd,57.)
Hz. Eyyüp (A.S.), peygamberler, evliyalar, dindar kullar çektikleri hastalıklara ibadet etmek ve Allah’ın hediyesi olarak bakmışlardır, şükretmişlerdir. Hastalıkları Allah’tan gelen bir cerrahi ameliyat gibi görmüşlerdir.
Ey oh çekip ağlayan hasta!  Bu güzel nurani  kafileye katılmak istersen, sabır içinde şükret.
Eğer şikayet edersen onlar seni kafilelerine almayacaklar. Sonra gafil avlanır, çukurlara düşersin, karanlık bir yolda yürürsün.
Bazı hastalıklar yüzünden ölenler manevi şehitlik rütbesine ulaşırlar. Bazı hastalıklar var ki, sabredenleri  velayet derecesine ulaştırır.
Hastalık dünya aşkını ve sevgisini hafifletir. Bazı insanlar çok iyi kalplidir. Fakat dünya malı, evlat, bağ, bahçe, vb. şeylerle dünyaya dalar ahireti unuturlar. Allah onlara iyi kalpli oldukları için  hastalık gönderir ki, dünya sevgisi hafiflesin de ahireti düşünsünler.



ON ALTINCI  DEVA

Ey sıkıntıdan şikayet eden hasta!
Hastalık insanın şefkat ve saygı duygularını ortaya çıkarır. Çünkü insan toplumda hürmetsizliğe ve merhametsizliğe sevk eden, kendisini yeterli görüp hiçbir şeye ihtiyaç duymamasıdır. Hastalık ise, insanı bu duygudan kurtarır.
Yüce Allah şöyle buyurur:  "Şüphesiz ki insan, kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir." Alâk Sûresi,6-7.ayetler)
Sağlığı yerinde olan insanların nefsi kendi sağlığına güvenip şımarır,azar ve merhamet duygusunu yitirir. Şefkat ve merhamete muhtaç olan hastalara acımaz, onları düşünmez, merhameti yok olur.
Sağlıklı insan ne zaman hasta olursa nefsinin azgınlığından kurtulur, empati yaparak merhamete ihtiyacı olanlara hürmet eder. Ziyaretine gelen ve ona yardım eden mü’min kardeşlerine karşı saygılı olur.
İnsanlar kendi gibi olanlara acır, şefkat eder ve yardım eder. Müslüman, sıkıntıda olan bir kişiye şefkat hissetmesi ve yardım etmesi gerekir. Hiç olmazsa onun durumunu sormak için ziyarete gider, ona dua eder.
Yazar Celal ÇELİK der ki; 2012 yılında yatalak bir engelli dostumu ziyaret etmiştik.Annem ve babam beni tekerlekli sandalyemle götürdü. Dostum çok sevindi ve  içten dualar etti.

ON YEDİNCİ  DEVA

Ey hastalık sebebiyle iyilik yapamamaktan şikayet eden hasta! Bil ki, iyiliklerin en güzelinin kapısını açan hastalıktır. Bunun için şükret.
Hastalık, sürekli hastaya Allah rızası için bakanlara sevap kazandırır. Hastalık duanın kabul edilmesi için en mühim bir vesiledir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; Hastalıktan şikayet etme, Allah seni seviyor ki sana hastalık verdi, şükretmelisin, diyor. Çünkü hastalık insana iyilikler kazandıran bir sevap makinesidir ve ayrıca şanstır. Çünkü hastanın duası kabul edilir.
Hastalara bakanlar ve onlara hizmet edenler önemli bir sevap alırlar. Hastaları ziyaret etmek, hal ve hatır sormakta Peygamber efendimizin sünnetlerindendir.
Hastaları ziyaret ederek onların duaları alınmalıdır. Çünkü, hastaların duası kabul edilir.
Özellikle hasta anne,baba ve diğer yakınlarımız da olsa onlara hizmet etmek çok önemli bir iş ve ve çok önemli bir ibadettir. Bu ibadetin de elbette sevabı çok büyüktür.
Hastaları hoşnut etmek,onları teselli etmek sadaka hükmündedir. Hastalık ve yaşlılıkta anne ve babasının kalbini memnun edip dualarını alanlar bahtiyardır.
Anne ve babasına  hastalık anında samimiyetle hizmet eden evlatlar toplumda takdir görür. Hatta melekler bile bu vefalı tablo karşısında Maşallah! Diyerek alkış tutarlar.
Hastalık zamanında, hastaya etrafından gelen şefkat ve merhametlerden dolayı lezzetler vardır.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Hastaya gelen şefkat ve merhametler hastalığın acısını unuttururmuş. 2011’de hastaneden çıkıp eve geldik ve hala ağrılar vardı. Bütün komşular ziyarete geldi, şefkat, merhamet gösterdiler, o an acı aklıma gelmedi.”
Bediüzzaman der ki;” Ben otuz kırk seneden beri bendeki kulunç denilen bir hastalıktan şifa için dua ederdim. Ben anladım ki, hastalık dua için verilmiş. Dua ile duayı, yani, dua kendi kendini kaldırmadığından, anladım ki, duanın neticesi  ahirette verilecektir.”
Hastalık aczini anlayıp, Yüce Allah’a sığınmak içindir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Rabbim bana bu hastalığı vermiş ki, her namazımda şifa için dua ediyorum. Çünkü acizliğimizi, fakirliğimizi, güçsüzlüğümüzü fark ettiren hastalıktır ve bunu itiraf ederek yüce dergaha el açıyoruz. Dua etmek ibadeti çok sevaptır. Rabbimiz her duayı kabul ediyor ve sevap veriyor. Mahşerde bakacağız ki, gemilerle sevap geliyor. Kul utanacak, Rabbim benim bu kadar ibadetim yok, diyecek.”
Hastalık dua yapmanın zamanıdır. Hastalıkta ilk yapılan şey şifa için duadır. Şifa verilmese bile duaya ısrarla devam etmelisin. Belki Allah fazlından şifa verebilir.
Her dua kabul edilir. Ama istediğimiz her şeyin olması Allah’ın hikmetine bağlıdır. Dualarımız karşılıksız kalmaz. Allah isteklerimizi ahirette de verebilir.
Hastalık insana zayıflık, acizlik, ve kalbe yumuşaklık verir. Bu şekilde yapılan dua kabule çok yakındır. Hem dindar olan hasta, hemde hastaya bakan mü’minler de bu duadan istifade etmelidirler.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Bendenizde yıllardır hem kendime hem anne, babama, kardeşlerime, yeğenlerime, dost, komşu ve akrabalarıma her gün BAKLAVALI DUALAR ediyorum elhamdülillah. (Ağlamak bana baklava gibi lezzet veriyor)”

ON SEKİZİNCİ  DEVA

Ey şükrü bırakıp şikayet eden hasta! Hakkın yenmemiş ki, niye şikayet ediyorsun. Sen daha üzerine borç olan şükür'u ödemedin.
Sen kendinden daha yukarıda olan sağlıklı kimselere bakıp şikayet edemezsin. Belki sen kendinden sağlık bakımından daha aşağıdakilere bakıp şükretmelisin. Mesela elin kırık ise,kesilmiş ellere bak ki şükredesin.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “2012’de boyundan aşağı hiçbir kası çalışmayan kas hastası dostumu ziyaret etmiştik. Onu görünce halime çok şükretmiştim. Ben kendi başıma tuvalete gidebilecek sağlık için hayaller kuruyordum. O ise, Celal abisi gibi eliyle bardağı tutup kaldırıp çay içebilmeyi… Annesi içiriyordu çünkü.”
Nimette yukarı bakıp, şikayet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Musibette daha yukarıya (daha kötüsüne) bakmak gerekir ki,şükredesin.
İnsan, bir minare misali her basamakta çeşitli hediyeler var, en üste de en büyük hediye konuyor. Her basamaktaki hediyeleri unutup, teşekkür etmeden en yukarıya bakar. “Keşke bu minare daha yüksek olsa” der. Niye bu minare diğerleri gibi yüksek değil,deyip şikayete başlarsa nankörlük ve haksızlık yapmış olur.
Yazar Celal ÇELİK der ki;” Allah, ömrümüzün her anında bizi türlü nimetlere boğuyor. Ama bırakın şükrederek teşekkür etmeyi, günah işleyerek O’na küfür etmiş oluruz.”
İnsan şikayetten önce düşünmeli,ben taş,bitki, hayvan değilde insan olarak yaratıldım. Müslümanım imanım var,türlü türlü nimetlere sahibim, demesi gerekir.
Sağlığını sonradan zedeleyen kimse, şikayet etmek, sabırsızlık göstermek, Aman ne yaptım da başıma böyle geldi, diye Allah’ı eleştirmek gibi bir ruhi hali maddi hastalıktan daha kötü manevi bir hastalıktır. Bu kırılmış elle dövüş yapmak gibidir. Şikayetiyle hastalığını artırır.
Âkıl (akıllı kişi) odur ki, "O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde 'Biz Allah'ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır' derler." Bakara Sûresi,56.ayet)
Akıllı kişi bu ayet gereği, Bu da geçer Ya Hu (Bu da geçer Ey Allah’ım) , diyerek sabreder ve hastalığın vazifesi bitince Allah ona şifa verir,





ON DOKUZUNCU  DEVA

Yüce Allah’ın bütün isimleri “Esmaü’-Hüsna” güzeldir. Allah her insanı güzel isimlerine birer ayna olarak yaratmıştır.
Her insanda Allah’ın pek çok güzel isimlerinin yansıması vardır. Allah’ın güzel isimlerinin yansıdığı ayna hayattır.
Burada Allah’ın isimlerinin yansıdığı ayna olan Hayat’ın, ne zaman sıkıcı olacağını açıklıyor. Sürekli sağlık ve afiyette olan bir hayat eksiktir, insana sıkıntı verir, hayattan lezzet alamaz, diyor. Çünkü hayatı daima sağlıkla, yani monoton geçen insan, yokluğu, hiçliği hisseder, yani yaşamadığını hisseder ve hayattan lezzet yerine sıkıntı duyarmış. Bunun içinde bir an önce şu ömür bitsin diye eğlenceye ve zevklere atılırmış.
Hayatta hareketli olmak. Farklı farklı şeylerle meşgul olmak yaşama kıymet vermektir. Meşekkat ve musibette dahi olsa ömrün geçmesini istemiyor.
  Yazar Celal ÇELİK der ki;” Evet hareketlilik ise ömrün değerini artırıyor. Bu anlatılanlar kalp atış grafiğine benziyor. Ekranda kalbi zikzak çizgilerle atan insan, yaşıyordur, düz çizgi olursa ölmüştür. Zikzak çizgilerle, yani bela sıkıntılarla insan yaşadığını hisseder, mücadele eder, hayatından lezzet alır. Zaman geçmiyor diye şikayet etmez.”
İnsan meşakkat ve çalışmakla ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sağlıklı durmak monoton bir hayat sıkıcı geliyor ve ömrün hemen geçmesi  isteniyor.
Hastalık senin vücuduna misafir olarak gönderilmiştir. İnşallah vazifesini çabuk bitirir, gider.
Ve afiyete (sağlıklı olmaya) “sen gel,benim yerimde daima kal. Vazifeni gör.
Bu yer senindir, afiyetle kal...
(Devam edecek)
Efkan VURAL
KAYNAK:


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:

30 Aralık 2018 Pazar

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-2

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-2




Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere 6.deva’dan  13.devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.

ALTINCI DEVA

Ey hastalığın verdiği acı ve sıkıntılardan şikayet eden hasta, geçmiş ömrünü düşün. O ömründe geçmiş güzel günleri, sıkıntılı ve belalı vakitleri hayal et.
İnsanın başına gelen sıkıntılar geçtiğinde, şu anki haline şükreder. Bir gün hastalıktan şifa bulacağını ve bu acılı günlerin bir gün geçeceğine inanır. Böylece hastalığın iyileşeceğini ve ileride tatlı bir anı haline geleceğini düşünürse,ruhuna lezzet akıtır.

Eskiden yaşadığımız mutlu anıları hatırlayınca, o günler sebebiyle hüzünleniriz. Bazen gayri meşru bir lezzet insana bir sene manevi sıkıntı çektirir.
Geçici ve kısacık dünyada çektiğin hastalığın ebedi olmadığını ve kazandığı sevabı bilmekten gelen tarifsiz manevi bir lezzet vardır.
Çünkü imanlı hasta, önünde sonsuz bir cennet olduğunu bilir.Ve her şeye buda geçer yahu diyerek sabretmeli ve şükretmelidir. Şikayet etmemelidir.

YEDİNCİ  DEVA

Hasta olman ,sağlığın lezzetini korumak bir yana aslında lezzetini artırır. Çünkü bir şey sürekli devam etse etkisini kaybeder.

Her şey zıddı ile bilinir. Mesela karanlık olmazsa ışık bilinmez. Soğuk olmazsa sıcaklık anlaşılmaz. Açlık olmazsa yemek lezzetli olmaz.

Hastalık olacak ki sağlığın kıymetini bilip hayatından zevk alasın. Allah her insana sayısız nimetler vermiştir. Allah’ın istediği kulun şükretmesidir.
Hastalık bela verir ki kul şükretmeyi hatırlasın. Hastalık insan  nimetin kıymetini bildirir ve şükretmediğinin farkına varır.

Bu hastalık sende olmasaydı şükretmeyi aklına getirmeyi  bırakın, belki de içki,kumar,zinaya düşecektin.

Bundan dolayı yazar Celal ÇELİK der ki:Allahım iyi ki, bana engellilik verdin. Sana sonsuz hamd olsun.

SEKİZİNCİ  DEVA

Ey Ahireti düşünen hasta! Hastalık sabun gibi günahları yıkar,temizler. Olgunlaşmış meye ağacını silkelemekle meyveler nasıl düşerse, hastanın titremesiyle de günahları dökülür.

Asıl hastalık günahlardır. Günah işlemeye devam edenin ruhu,kalbi, vicdanı dünyada huzur bulamaz. Geçici hastalığından şikayet etmeyip sabreden,manevi hastalıkların pek çoğundan kurtulur.

Asıl hastalık imansızlıktır. İmansızlık bedendeki hastalıktan milyon defa daha büyüktür. Nihayetinde dünyadaki hastalıktan en fazla ölebiliriz. Kısacık dünya hayatımız biter. Fakat imansız ölürsek sonsuz hayattaki mutluluğu kaybedebiliriz.

Allah korusun inancı olmayan kişi ölümü yok oluş zannediyor. Bu zandan dolayı,kalbi ruhu manevi yaralar içinde kalmıştır. İşte asıl hasta bu kişidir.
Bedenindeki hastalıktan önce bu imansızlık hastalığına ilaç bulman gerekir. Madem ki hastasın Allah’a el aç, tövbe et,yalvar. O’da sana kendisini tanıma yollarını göstersin.

Allah’ı tanımayanın başında dünya dolusu bela vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası mutluluk ve huzurla doludur.
Allah’a ve kadere inanan imanlı insan, mutlu ve huzurlu bir hayat yaşar. Böylece maddi hastalıkların acısı ve sıkıntısı  ezilir ve azalır.

DOKUZUNCU  DEVA

Ey yaratıcısını tanımayan hasta! Hastalıktan korkmak ölümden dolayıdır. Ölümün ne olduğu bilinmediği için hastalıklar korkutuyor.
Öncelikle şuna inan ve iman et ki, ecel bellidir. Kimin ne zaman öleceği bilinmez. Bakıyorsun ağır hasta denilen insanlar iyileşip uzun yıllar yaşıyor, onun başında  üzülüp ağlayanlar ölüyor.

Ölüm zannedildiği gibi asla ürkütücü değildir. İman sahibi kimseler için ölüm, görev yükünden kurtuluştur. Dünya imtihanı ve kulluktan paydostur. Yakın dost ve akrabalara kavuşmadır.

Sonsuz mutluluğa ulaşma ve asıl vatana gitmedir. Ölüm bunlara ulaşmadır. Dolayısıyla ölümden korkmamak gerekir. Kabri mutluluğun giriş kapısı olarak düşünmeliyiz.

Allah dostlarından bir kısmının ölümden korkması,daha fazla sevap kazanamama korkusudur.

Allah’a inananlar için ölüm rahmet kapısıdır. İnanmayanlar için ise karanlıklar kuyusudur.

ONUNCU  DEVA

Hastalığın ağırlığını merak eden hasta! O merak senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığının hafiflemesini istiyorsan merek etmemeye çalış.
Hastalığın sevabını ve çabuk geçeceğini düşün. Merakı kaldır,hastalığın kökünü kurut.

Merak hastalığı ikiye katlar. Çünkü merak kalbe ıkıntı vererek manevi hastalık oluşturur. Merakın kaybolmasının iki yolu vardır. Allah’a teslim olmak. Hastalığın hikmetini ve sevabını düşünmek. Merakın aslı vesvese ve kuruntudur. Olumlu düşünerek hastalığın onda dokuzu düşer.

Merakın hastalığı artırmasının nedeni şöyle açıklanır: Allah’ın bütün alemde gözettiği fayda  ve gayeyi suçlamak, Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti eleştirmek, Sonsuz şefkat sahibi Allah’tan şikayet hükmünde olduğu için Allah’ı suçlamış olur ve tokat yer, hastalığını artırır.

Nasıl şükür nimeti artırırsa, şikayette hastalığı ve musibeti artırır. Merakın aslı vesvese hastalığıdır. Vesveseden kurtulmanın çaresi onun şeytanın  fısıltıları olduğunu bilerek ona önem vermemek ,sürekli olumlu düşünmektir.
Yazar Celal ÇELİK, der ki,Allah beni seviyor. Sabredip çok sevap kazanmak için bana hastalık vermiş elhamdülillah...

ON BİRİNCİ  DEVA

Ey sabırsız hasta! Hastalık acı ve üzüntü vermekle beraber, evvelki hastalığından kurtulmanın manevi lezzeti ve sevabı da ruha haz vermektedir.
Hastalık senden geçecek. Hastalık geçince artık elemde yok olacak. Sen yanlış bir şekilde kuruntu duyduğun için sabırsızlık gösteriyorsun.Çünkü hastalıkla beraber acısı da gitmiştir. Sevabı ve yok olmasının lezzeti kalmış.
Evet kazandığın sevapları düşün mutlu ol. Aklını kullan onlar için üzüntü duyma.

Allah sana sabredemeyeceğinden fazla yük yüklemez. Kuvvetini sağa sola, geçmişi ve geleceği düşünüp kederlenme. Ya sabır de, Allah’a dayan.

ON İKİNCİ  DEVA

Ey hastalık nedeniyle ibadet ve zikirleri yapamayan ve bunun için üzülen hasta!

Bil ki, Peygamberimizin hadis-i şerifinde sabittir ki, ibadetini yapan iyi bir mü’min,hastalık sebebiyle yapamadığı ibadetlerin sevabını yine alır.(Buhari,cihad,134)

Yazar Celal ÇELİK, 2011 yılında şeker komasına girerek yoğun bakım ve hastalıktan iyileşinceye kadar 6 aylık bir zaman zarfında namaz kılamadığı ,zikir yapamadığı için çok üzülmüştü. Bu risaleyi okuduğunda  kılamadığı namazların ve yapamadığı zikir ve duaların sevabını inşallah almışımdır,der.
Hastalık anında farzları yerine getirmeye çalış, sünnetlerin yerini hastalık tutar. Hastalık insanı aciz bıraktığı için duaya meylettirir. Allah insana sınırsız ve sonsuz bir zayıflık vermiş ta ki, sürekli bir şekilde Allah’a yönelip, niyaz etsin, dua etsin.

Yazar Celal ÇELİK, burada şu yorumu yapar: Sağlıklı iken aklıma dua etmek gelmiyordu. Şimdi engelli bir hastayım ve Allah’a el açıp bazen ağlayarak dua ediyorum. Cenab-ı Allah’ın istediği tam bu, çünkü başka gidecek kapı yok.
Allah buyuruyor ki: "De ki: Duanız olmasa, Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?" (Furkan suresi, 77. ayet) İnsanın yaratılışının gayesi budur. Kulun duası ve aczini bilmesidir. Hastalıklar dua ve niyazın bir sebebi olduğundan, şikayet değil Allah’a şükretmek gerekir. Hastalığın açmış olarak rahmet çeşmesinin musluğu olan duayı bırakmamalısın.

ON ÜÇÜNCÜ  DEVA

Ey hastalıktan şikayet eden çaresiz adam! Hastalık bazılarına değerli bir hazine gibidir. Kıymetli bir ilahi hediyedir. Her hasta böyle düşünebilir.
Yazar Celal ÇELİK, bu deva  kendisi gibi tedavisi olmayan hastalığa tutulmuş insanlar için dile getirilmiştir,der.

Allah insanın ölüm vaktini gizlemiş. İnsanı,korku ile ümit arasında tutmak, dünya ile ahiret dengesini kurmak için, ölüm vakti bildirmemiştir. Ecel her an gelebileceğinden dolayı, gaflet anında insanı ölüm yakalayabilir. Allah korusun insan cehenneme gidebilir. Hastalık bu gafleti dağıtır, Ahireti düşündürür, ölümü hatırlatır, öylece hazırlanır.

Yazar Celal ÇELİK der ki; Hastalığım sayesinde mal, mülk, para, kadın kısaca dünya gözümde değil, ve sürekli ölümü aklımda tutup gafletten kurtuldum ve ahirette sonsuz hayattaki derecemi yükseltmek için ibadetlerimi artırdım elhamdülillah. Çünkü dünyaya bir kez geliyoruz.

Çaresiz hastalığı olanlar ve hastalığına sabredenler,şükür ve zikiri bırakmayanlar 20 günde 20 yıllık mertebeye ulaşırlar.

Bediuzzaman,talebelerinden okur yazar olmayan iki tanesi, samimiyetle ve iman hizmetinde en ileri olduklarını hayretle izliyordu. Bunların vefatlarından sonra, her iki sininde ölümcül hastalıkları varmış, sağlıklı gençler gibi değildi onlar. İbadete ve taata sımsıkı sarılmışlardı. İki yıllık hastalık onları sonsuz hayatta mutluluğa ulaştırdı. Bunların hasta olmaları imanlı olmalarını sağlamlaştır.

İşte hastalıkların böyle menfaati var. Şikayet etme,tevekkül et. Sabır ile şükredip Allah’ın her şeyi kuşatan rahmetine güven! Çünkü Allah kullarına zulmetmez.

(Devam edecek)


Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:


Milliyet Blog:

29 Aralık 2018 Cumartesi

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-1


     TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-1







Sizlere “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmak istiyorum.

Kitap Celal ÇELİK tarafından hazırlanmıştır. Egemen yayınları kültür serisinin 15. Kitabı olarak Fahrettin YÜKSEL tarafından yayına hazırlanarak Şubat 2018 tarihinde basılmıştır.

Kitap 159 sayfadan ibaret olup,4 bölümden oluşmaktadır.
Celal ÇELİK,20  yaşında yakalandığı hastalığı olan Friedreich Ataksisi (FA) hastalığına  yakalanır, yaşamını yürüme  engelli biri olarak  sürdürür. Engelli olmayı Allah’ın hediyesi olarak görür.Yaşama arzusunu her zaman devam ettirir.

Hayattan hiçbir zaman kopmayan Celal ÇELİK önce,”İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı ilk eserini yazar. Ardından tanıtmaya çalıştığımız “Tüm Hastalara Deva Kitabını” hazırlar.

Kitap 4 bölümden oluşmaktadır:

1.Bölüm:

Bu bölümde yazar kendisinden kısa bir şekilde bahseder. Kitap hakkında genel bir bilgi sunar. Bu bölümde kitabı niçin yazdığını söyler.

Yazar genç yaşta yakalandığı Friedreich Ataksisi (FA) rahatsızlığı ile tekerlekli sandalyede hayatını sürdürür. Hidayete ererek namaza başladığını ve internette dini yazılar okuduğunu,sohbetler dinlediğini söyler.

 Bediüzzaman Said Nursi külliyatını okurken,”Hastalar Risalesi” dikkatini çeker,kendisi de Friedreich Ataksisi (FA) hastası olduğu için bu risaleyi okur.

İlk defa risaleyi okurken, anlayamadığı kelimeler yüzünden çok zorlanır. Ve hatta risaleyi yarıda bırakır. Ama yazar,bu risaleyi merak ettiği için onu okuyup anlamak ister. Sonunda risaleyi çözer, defalarca okur. Yazar risaleyi okudukça kendisini  tüm hastalar gibi risalede görür.

Kendisine verilen rahatsızlığının, aslında hastalıktan çok bir ödül olduğunu anlar.

Okuyarak çok etkilendiği bu risaleyi, kendisi gibi diğer yüzlerce hastalar için açıklamalı olarak ve anlaşılır bir biçimde kitabı yeniden inceleyerek tüm okurların hizmetine sunar. Kitabı hazırlarken kendisinin çok katkısının olmadığını ancak iyi bir aktarıcı olduğunu söyler.

Kitabı açıklarken kendisinden ve yaşadıklarından küçük örnekler vererek kitabın daha iyi anlaşılmasını sağlar.

2.Bölüm:

Yazar bu bölümde “Hastalar Risalesi” nin müellifi Bediüzzaman Said Nursinin hayatı hakkında bilgi verir.



Kısaca şu bilgilere yer verilir:Said Nursi,1878 tarihide doğdu.1982 yılında henüz on dört yaşında iken icazet aldı.Yüzü aşkın kitabı üç ayda mütalaa etti. Medreselerde din ilimleri yanında diğer ilimlerinde okunmasını savundu. Medrese ile üniversiteyi birleştirmek istedi.

Hayatı sıkıntılarla dolu geçti. İlim tahsilinden sonra çeşitli medreselerde talebelerine dersler verdi. Hürriyet ve meşrutiyet fikrinin yönetime yerleşmesi için çalıştı.

31 Mart vak’ası ile irtibatlandırılarak tutuklandı,ancak müdafaasını yaptıktan sonra beraat eti. 1.Dünya savaşına bazı öğrencileriyle birlikte katıldı.

Şeyh Said isyanı çıkınca bu isyanla irtibatlandırılarak,sürgüne gönderilir.Çeşitli sebeplerle bir çok öğrencisiyle sürgüne gönderilmiş.Hapishane ve mahkemelerle ömür geçirmiş. Sürgünler esnasında Risale-i Nur adını verdiği eserlerini yazdı.

Ağır hasta olduğu halde kendi isteği ile sürgün olduğu Emirdağ’dan Urfa’ya nakledildi ve 23 Mart 1960 tarihinde vefat etti. Urfa’daki mezarına halkın yoğun ilgisi dolayısıyla endişelenen dönemin yönetimi tarafından cesedi bilinmeyen bir yere nakledildi.

3.Bölüm:

Bu bölümde yazar Sevgili Celal ÇELİK,kendi hayatını  kısa ve ana hatlarıyla anlatmaktadır. Yazarın hayatı hakkında geniş bilgiyi, kendisinin yazdığı “İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı  romanından  öğrenebiliriz.

4.Bölüm:

Yazar, tüm hastalara deva olan Bediüzzaman Said Nursi’nin engelli ve hastalara büyük moral ve teselli veren “Hastalar Risalesi” isimli eserinde 25 devanın daha kolay anlaşılması için açıklamaya çalışmıştır.

Yazar, önce orijinal yazıyı almış,sonra kelimenin anlamını  parantez içinde vermiş.Daha sonra da devaları kendisinden örnekler vererek açıklamaya çalışmış. Önemli bulduğu cümleleri büyük harflerle yazdığını görmekteyiz.

Bediüzzaman,yazdığı risalenin önsözünde şöyle der:

Yirmi beş devadır; hastalara bir merhem,bir teselli,manevi bir reçete,hastayı ziyaret ve geçmiş olsun makamındadır.

Bediüzzaman,orijinal risaleyi 4-5 saatte yazdığını ifade eder. Risaleyi ilk yazdığı şekliyle oluşturmuş.Yeni bir incelemeden geçirmeden risaleye son şeklini vermiş.Bundan dolayı risaleyi okuyanların, özellikle hastaların hoşlanmayacağı ibareler ve ağır kelimelerden sıkılıp gücenmesinler,bana dua etsinler ,demektedir.

Bediüzzaman,risalenin ön sözünde şu iki ayete yer verir:

Yüce Allah şöyle buyurur:

“O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde ‘Biz Allah’ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır’ derler.” (Bakara Sûresi,156.ayet)

“Beni yediren ve içiren Odur. Hastalandığımda bana şifa veren de Odur.” Şuarâ Sûresi,79-80.ayetler)

Kitapta 25 deva teker teker açıklanmakta ve önemi vurgulanmaktadır. Bu devaları sırasıyla ele alıp kısaca sizlere özetlemeye çalışacağız:

BİRİNCİ DEVA

Ey çaresiz hasta sabret! Bu hastalık sana dert değil aslında dermandır. Allah insanları imtihan için dünyaya gönderirken eline verdiği tek sermaye ömür dakikalarıdır.

İnsanın bir derdi olmadığında gaflete dalar,kıymetli ömür sermayesini eritir. İnsan en çok çaresiz olduğunda, hastalık zamanında Allah’ı hatırlar.

Hastalığa sabretmek İnsana sevap kazandırır.

İKİNCİ DEVA

Ey sabırsız hasta sabret ve şükret! Çünkü bu hastalık senin ömrünün her bir dakikasını, sanki bir saat  ibadet yapmış gibi sevap kazandırır.

İbadetleri iki kısma ayırır: Birincisi; bilinen namaz, oruç,dua gibi ibadetler. İkincisi;hastalık ve musibetler vasıtasıyla Allah’a çok içten yalvarmakmış. Ömrü hastalıklarla geçen bir müslüman, halini Allah’a şikayet etmezse, o zaman sabrettiği her bir dakika birer saat ibadet hükmündedir.

Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip ömrünü uzun tuttuğu için şikayet değil,teşekkür et,diyor.

Bundan dolayı yazar Celal ÇELİK şöyle der: Milyonlarca sağlıklı insanlar içerisinden seçip, bana bu canım Friedreich Ataksisi (FA) hastalığını veren Allah’a binlerce  hamd olsun.

ÜÇÜNCÜ DEVA

Bu deva’da, insanın bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediği belirtilir. Her şeyin gelip geçici olduğu, gençlerin yaşlanması gibi her maddi lezzet gelip geçicidir.

Bu deva’da,Bediüzzaman,hastanın hastalandığına neden tahammül edemediğini açıklayıp çözüm yolunu bildirir.

Hasta geçmişteki zevkli günleri düşünürse ve sürekli gelecekteki  zor günleri düşünürse mükemmel yaratılışını basitliğe düşürmüş olur.
İnsan bu dünyaya yalnız sefa sürmek için gelmemiştir. Elindeki “ömür” sermayesi  ile ticaret yaparak sonsuz cenneti kazanabilir.
Eğer hastalık olmazsa insan nefis rüzgarına kapılıp ömür sermayesini boşa harcar.

Hastalık insanın gözünü açtırır,başı boş olmadığını,bir vazifesinin olduğunu, yaratanı düşünüp kabre gireceğini bil! Buna göre hazırlan,gururu bırak.

Hasta olan hasta oldum diye sızlanmasın;hastalık onun için bir nasihatçi ve yol gösterici bir rehber olur. Bunun için teşekkür etmek gerekir. Milyonlarca sağlıklı insan içinden kendisini seçip hastalık verdiği için Allah’a teşekkür etsin,diyor.

DÖRDÜNCÜ DEVA

Ey şikayetçi hasta sabret ve şükret! Çünkü sen bedenin sahibi değilsin. Organlarını sen mi yaptın,onları bir yerden mi satın aldın ki, hastalandığında şikayet ediyorsun. Onların sahibi olan Allah onlara istediğini yapar.

İşinde uzman bir terzi değerli  kumaşlardan diktiği elbiseyi  üzerinde provalar yapmak için fakir bir adama ücret karşılığında mankenlik yaptırıyor. Terzi,elbise adamın üzerindeyken, elbiseyi kesse,dikse,kısaltsa,değiştirse,eklese adam kızabilir mi? Adam terziye bir şey diyemez çünkü ücretini alacak.

Biz engellilerde Allah’a şikayet etmemeliyiz. Buna hakkımız yok. Çünkü organlarımız bizim değil. Onların gerçek sahibi Allah’tır. Onları istediği gibi değiştirir. Allah yaptığı bu değiştirmelerle isimlerinin nakışlarını göstermek içindir. Rızık veren ismini “Rezzak”ı tanıdığın gibi,şifa veren ismini “Şafi”i de hastalığında bil. Onu anla.

Hasta hastalığına sabrederse Allah ona mükafatını verecektir. Hastalık perdesinin arkasında  güzel ve sevimli manalar vardır. Ve mükafatı çoktur.

BEŞİNCİ DEVA

Ey hastalığına tutulmuş müptela hasta?Hastalık bazılarına ilahi bir ihsan ve Allah’ın hediyesidir. Hastalığa tutulmuş müptela demek,şeker hastası,diyaliz hastası gibi hastalıklardır.

Hasta gençlerde gençlik sarhoşluğu yoktur, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinde onlar dünyayı kalben terk edip ahireti düşünmeye başlıyorlar.

Sağlıklı gençler ise  sağlıklarına güvenip  kolayca gaflete düşüyor, nefislerine yenik düşüyorlar. Ama hastalar böyle değil...

Bediüzzaman’dan dua isteyen hasta gençlere şöyle derdi: Sana acımıyorum ki sana dua edeyim. Bu hastalık seni gafletten uyandıracak ,hastalığın vazifesi var,sabret,çalış,hastalığın vazifesi bitince Allah inşallah şifa verir.

Çoğu sağlıklı genç namazı terk edip, ölümü düşünmeyip,Allah’ı unutup,sonsuz bir cennet hayatını sarsar,zedeler ve hatta kaybeder.
Genç yaşta olan hasta kişi,kabri ölümü ve sonrasındaki ahiret hayatı için azık biriktirip sevap kazanır.

(Devam edecek)
Efkan VURAL






(Devam edecek)
Efkan VURAL

Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır: