TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-1
Sizlere “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmak istiyorum.
Kitap Celal ÇELİK tarafından hazırlanmıştır. Egemen yayınları kültür serisinin 15. Kitabı olarak Fahrettin YÜKSEL tarafından yayına hazırlanarak Şubat 2018 tarihinde basılmıştır.
Kitap 159 sayfadan ibaret olup,4 bölümden oluşmaktadır.
Celal ÇELİK,20 yaşında yakalandığı hastalığı olan Friedreich Ataksisi (FA) hastalığına yakalanır, yaşamını yürüme engelli biri olarak sürdürür. Engelli olmayı Allah’ın hediyesi olarak görür.Yaşama arzusunu her zaman devam ettirir.
Hayattan hiçbir zaman kopmayan Celal ÇELİK önce,”İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı ilk eserini yazar. Ardından tanıtmaya çalıştığımız “Tüm Hastalara Deva Kitabını” hazırlar.
Kitap 4 bölümden oluşmaktadır:
1.Bölüm:
Bu bölümde yazar kendisinden kısa bir şekilde bahseder. Kitap hakkında genel bir bilgi sunar. Bu bölümde kitabı niçin yazdığını söyler.
Yazar genç yaşta yakalandığı Friedreich Ataksisi (FA) rahatsızlığı ile tekerlekli sandalyede hayatını sürdürür. Hidayete ererek namaza başladığını ve internette dini yazılar okuduğunu,sohbetler dinlediğini söyler.
Bediüzzaman Said Nursi külliyatını okurken,”Hastalar Risalesi” dikkatini çeker,kendisi de Friedreich Ataksisi (FA) hastası olduğu için bu risaleyi okur.
İlk defa risaleyi okurken, anlayamadığı kelimeler yüzünden çok zorlanır. Ve hatta risaleyi yarıda bırakır. Ama yazar,bu risaleyi merak ettiği için onu okuyup anlamak ister. Sonunda risaleyi çözer, defalarca okur. Yazar risaleyi okudukça kendisini tüm hastalar gibi risalede görür.
Kendisine verilen rahatsızlığının, aslında hastalıktan çok bir ödül olduğunu anlar.
Okuyarak çok etkilendiği bu risaleyi, kendisi gibi diğer yüzlerce hastalar için açıklamalı olarak ve anlaşılır bir biçimde kitabı yeniden inceleyerek tüm okurların hizmetine sunar. Kitabı hazırlarken kendisinin çok katkısının olmadığını ancak iyi bir aktarıcı olduğunu söyler.
Kitabı açıklarken kendisinden ve yaşadıklarından küçük örnekler vererek kitabın daha iyi anlaşılmasını sağlar.
2.Bölüm:
Yazar bu bölümde “Hastalar Risalesi” nin müellifi Bediüzzaman Said Nursinin hayatı hakkında bilgi verir.
Kısaca şu bilgilere yer verilir:Said Nursi,1878 tarihide doğdu.1982 yılında henüz on dört yaşında iken icazet aldı.Yüzü aşkın kitabı üç ayda mütalaa etti. Medreselerde din ilimleri yanında diğer ilimlerinde okunmasını savundu. Medrese ile üniversiteyi birleştirmek istedi.
Hayatı sıkıntılarla dolu geçti. İlim tahsilinden sonra çeşitli medreselerde talebelerine dersler verdi. Hürriyet ve meşrutiyet fikrinin yönetime yerleşmesi için çalıştı.
31 Mart vak’ası ile irtibatlandırılarak tutuklandı,ancak müdafaasını yaptıktan sonra beraat eti. 1.Dünya savaşına bazı öğrencileriyle birlikte katıldı.
Şeyh Said isyanı çıkınca bu isyanla irtibatlandırılarak,sürgüne gönderilir.Çeşitli sebeplerle bir çok öğrencisiyle sürgüne gönderilmiş.Hapishane ve mahkemelerle ömür geçirmiş. Sürgünler esnasında Risale-i Nur adını verdiği eserlerini yazdı.
Ağır hasta olduğu halde kendi isteği ile sürgün olduğu Emirdağ’dan Urfa’ya nakledildi ve 23 Mart 1960 tarihinde vefat etti. Urfa’daki mezarına halkın yoğun ilgisi dolayısıyla endişelenen dönemin yönetimi tarafından cesedi bilinmeyen bir yere nakledildi.
3.Bölüm:
Bu bölümde yazar Sevgili Celal ÇELİK,kendi hayatını kısa ve ana hatlarıyla anlatmaktadır. Yazarın hayatı hakkında geniş bilgiyi, kendisinin yazdığı “İçimdeki Bitmeyen Özlem” adlı romanından öğrenebiliriz.
4.Bölüm:
Yazar, tüm hastalara deva olan Bediüzzaman Said Nursi’nin engelli ve hastalara büyük moral ve teselli veren “Hastalar Risalesi” isimli eserinde 25 devanın daha kolay anlaşılması için açıklamaya çalışmıştır.
Yazar, önce orijinal yazıyı almış,sonra kelimenin anlamını parantez içinde vermiş.Daha sonra da devaları kendisinden örnekler vererek açıklamaya çalışmış. Önemli bulduğu cümleleri büyük harflerle yazdığını görmekteyiz.
Bediüzzaman,yazdığı risalenin önsözünde şöyle der:
Yirmi beş devadır; hastalara bir merhem,bir teselli,manevi bir reçete,hastayı ziyaret ve geçmiş olsun makamındadır.
Bediüzzaman,orijinal risaleyi 4-5 saatte yazdığını ifade eder. Risaleyi ilk yazdığı şekliyle oluşturmuş.Yeni bir incelemeden geçirmeden risaleye son şeklini vermiş.Bundan dolayı risaleyi okuyanların, özellikle hastaların hoşlanmayacağı ibareler ve ağır kelimelerden sıkılıp gücenmesinler,bana dua etsinler ,demektedir.
Bediüzzaman,risalenin ön sözünde şu iki ayete yer verir:
Yüce Allah şöyle buyurur:
“O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde ‘Biz Allah’ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır’ derler.” (Bakara Sûresi,156.ayet)
“Beni yediren ve içiren Odur. Hastalandığımda bana şifa veren de Odur.” Şuarâ Sûresi,79-80.ayetler)
Kitapta 25 deva teker teker açıklanmakta ve önemi vurgulanmaktadır. Bu devaları sırasıyla ele alıp kısaca sizlere özetlemeye çalışacağız:
BİRİNCİ DEVA
Ey çaresiz hasta sabret! Bu hastalık sana dert değil aslında dermandır. Allah insanları imtihan için dünyaya gönderirken eline verdiği tek sermaye ömür dakikalarıdır.
İnsanın bir derdi olmadığında gaflete dalar,kıymetli ömür sermayesini eritir. İnsan en çok çaresiz olduğunda, hastalık zamanında Allah’ı hatırlar.
Hastalığa sabretmek İnsana sevap kazandırır.
İKİNCİ DEVA
Ey sabırsız hasta sabret ve şükret! Çünkü bu hastalık senin ömrünün her bir dakikasını, sanki bir saat ibadet yapmış gibi sevap kazandırır.
İbadetleri iki kısma ayırır: Birincisi; bilinen namaz, oruç,dua gibi ibadetler. İkincisi;hastalık ve musibetler vasıtasıyla Allah’a çok içten yalvarmakmış. Ömrü hastalıklarla geçen bir müslüman, halini Allah’a şikayet etmezse, o zaman sabrettiği her bir dakika birer saat ibadet hükmündedir.
Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip ömrünü uzun tuttuğu için şikayet değil,teşekkür et,diyor.
Bundan dolayı yazar Celal ÇELİK şöyle der: Milyonlarca sağlıklı insanlar içerisinden seçip, bana bu canım Friedreich Ataksisi (FA) hastalığını veren Allah’a binlerce hamd olsun.
ÜÇÜNCÜ DEVA
Bu deva’da, insanın bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediği belirtilir. Her şeyin gelip geçici olduğu, gençlerin yaşlanması gibi her maddi lezzet gelip geçicidir.
Bu deva’da,Bediüzzaman,hastanın hastalandığına neden tahammül edemediğini açıklayıp çözüm yolunu bildirir.
Hasta geçmişteki zevkli günleri düşünürse ve sürekli gelecekteki zor günleri düşünürse mükemmel yaratılışını basitliğe düşürmüş olur.
İnsan bu dünyaya yalnız sefa sürmek için gelmemiştir. Elindeki “ömür” sermayesi ile ticaret yaparak sonsuz cenneti kazanabilir.
Eğer hastalık olmazsa insan nefis rüzgarına kapılıp ömür sermayesini boşa harcar.
Hastalık insanın gözünü açtırır,başı boş olmadığını,bir vazifesinin olduğunu, yaratanı düşünüp kabre gireceğini bil! Buna göre hazırlan,gururu bırak.
Hasta olan hasta oldum diye sızlanmasın;hastalık onun için bir nasihatçi ve yol gösterici bir rehber olur. Bunun için teşekkür etmek gerekir. Milyonlarca sağlıklı insan içinden kendisini seçip hastalık verdiği için Allah’a teşekkür etsin,diyor.
DÖRDÜNCÜ DEVA
Ey şikayetçi hasta sabret ve şükret! Çünkü sen bedenin sahibi değilsin. Organlarını sen mi yaptın,onları bir yerden mi satın aldın ki, hastalandığında şikayet ediyorsun. Onların sahibi olan Allah onlara istediğini yapar.
İşinde uzman bir terzi değerli kumaşlardan diktiği elbiseyi üzerinde provalar yapmak için fakir bir adama ücret karşılığında mankenlik yaptırıyor. Terzi,elbise adamın üzerindeyken, elbiseyi kesse,dikse,kısaltsa,değiştirse,eklese adam kızabilir mi? Adam terziye bir şey diyemez çünkü ücretini alacak.
Biz engellilerde Allah’a şikayet etmemeliyiz. Buna hakkımız yok. Çünkü organlarımız bizim değil. Onların gerçek sahibi Allah’tır. Onları istediği gibi değiştirir. Allah yaptığı bu değiştirmelerle isimlerinin nakışlarını göstermek içindir. Rızık veren ismini “Rezzak”ı tanıdığın gibi,şifa veren ismini “Şafi”i de hastalığında bil. Onu anla.
Hasta hastalığına sabrederse Allah ona mükafatını verecektir. Hastalık perdesinin arkasında güzel ve sevimli manalar vardır. Ve mükafatı çoktur.
BEŞİNCİ DEVA
Ey hastalığına tutulmuş müptela hasta?Hastalık bazılarına ilahi bir ihsan ve Allah’ın hediyesidir. Hastalığa tutulmuş müptela demek,şeker hastası,diyaliz hastası gibi hastalıklardır.
Hasta gençlerde gençlik sarhoşluğu yoktur, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinde onlar dünyayı kalben terk edip ahireti düşünmeye başlıyorlar.
Sağlıklı gençler ise sağlıklarına güvenip kolayca gaflete düşüyor, nefislerine yenik düşüyorlar. Ama hastalar böyle değil...
Bediüzzaman’dan dua isteyen hasta gençlere şöyle derdi: Sana acımıyorum ki sana dua edeyim. Bu hastalık seni gafletten uyandıracak ,hastalığın vazifesi var,sabret,çalış,hastalığın vazifesi bitince Allah inşallah şifa verir.
Çoğu sağlıklı genç namazı terk edip, ölümü düşünmeyip,Allah’ı unutup,sonsuz bir cennet hayatını sarsar,zedeler ve hatta kaybeder.
Genç yaşta olan hasta kişi,kabri ölümü ve sonrasındaki ahiret hayatı için azık biriktirip sevap kazanır.
(Devam edecek)
Efkan VURAL
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder