2 Ocak 2019 Çarşamba

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-5


TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-5





Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya çalışmıştım.
Bugün de sizlere bu kitap ışığında bazı önemli görüş ve önerileri sıralamak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, sizlerde bu tanıtım yazısında gördünüz. Harika bir eser.
“Hastalar Risalesi” ni müellif  Bediüzzaman Said Nursi kaleme almıştır. Bu ve diğer risaleler zor şartlar altında,hapiste ve sürgün bölgelerinde yazılmıştır.
Böyle şartlarda risaleleri yazmak her babayiğidin işi olamaz.
İşte bu hastalık risalesi çok mühim bir risaledir.
Risaleyi defalarca okuyarak, bugüne anlaşılır bir şekilde ve açıklamalı olarak yayına hazırlayan Sevgili Yazar Celal ÇELİK, kitabı yattığı yerden,uzanarak,zorla oturarak ve çoğu kez tek parmakla bu mükemmel eseri bizlere  tekrardan kazandırdı. Adeta tozlu raflardan çıkarıp,insanlığa hizmete sunmuştur. Yazarımız da kendisinde bulunan Friedreich Ataksisi) (FA) hastalığıyla birlikte  zorlanarak eseri hazırladı.
İşte bu bakımdan Tüm Hastalara Deva Kitabı”  önem arzetmektedir.
Her iki müellif ve yazardan Rabbımız razı olsun. Ahiret aleminde yaptıklarının karşılığı olarak  cennet verilir ve orada Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)’e komşu olurlar İnşallah!
Tüm Hastalara Deva Kitabı”nda kısaca verilmek istenen mesajları sıralayarak yazıma son vermek istiyorum.
1-İman ehli kimselere hastalığın kazanımları anlatılıyor.
2-Hastalık ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir.
3-Hastalık ölümü ve ahireti düşündürür, dünya sevgisini azaltır.
4-Hastalık sabun gibi günah kirlerini yıkar.
5-Hastalığa sabretmek İnsana sevap kazandırır.
6-Hasta olan hasta oldum diye sızlanmasın;hastalık onun için bir nasihatçi ve yol gösterici bir rehber olur.
7-Asıl hastalık imansızlıktır. İmansızlık bedendeki hastalıktan milyon defa daha büyüktür.
8-Allah’a inananlar için ölüm rahmet kapısıdır. İnanmayanlar için ise karanlıklar kuyusudur.
9-Şükrederek sabreden hasta, takvalı insanların on yılda aldıkları sevabı iki yılda alabilirler.
10-Eğer hastalığın manası güzel bir şey olmasaydı, Allah başta Hz. Eyyub (A.S.)’a hastalık vermezdi.
11-Sen kendinden daha yukarıda olan sağlıklı kimselere bakıp şikayet etme. Belki sen kendinden sağlık bakımından daha aşağıdakilere bakıp şükretmelisin. Mesela elin kırık ise,kesilmiş ellere bak ki şükredesin.
12-Hastalık kalbi yumuşatır, şefkat ve empati hissini artırır.
13-Hastanın duası makbuldur. Hastalık acizliğini hissettirip içten dua ettirir.
14--Hasta insan çocukluğundaki gibi  aile ve akrabasından sevgi ve ilgi görür.
15--Hasta/Engelli insan gaflete ve nefsin arzularına düşmez.


Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub (günahlarınızı affettiren kefaret) yapsın. Âmin, âmin, âmin.
Risalenin Müellifi Bediüzzaman Said Nursi –Allah kendisinden razı olsun- Risaleyi  şu ayetle noktalar:
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler." A'râf Sûresi,43.ayet)
Yazar Sevgili Celal ÇELİK, kitabını şu cümleyle bitirir:
 Evet hastalık vererek beni gafletten uyandırıp imanla şereflendiren Allah’a sonsuz hamdolsun.


Evet, Sevgili Yazar Celal ÇELİK, kitabı Allah rızası için hazırladı. Hiçbir maddi menfaati gözetmemiştir. Onun niyeti,hastalara,engelli- engelsiz herkese,  hastalara bakanlara, engelli yakınlarına,  bir nebze yardım ve moral olması içindir. Kendisinden Allah razı olsun.

Ayrıca burada özellikle engelli yazarlara destek vermesiyle tanıdığımız yayıncı Fahrettin YÜKSEL’e de teşekkürü bir borç biliyorum. Allah kendisinden razı olsun.

Acizane kitabı düşünerek okuyabilirsek biz sağlıklı insanlar da buradan bir çok manevi zenginlikler kazanabilir.
Mümkünse hepinizin bir hasta veya engelli arkadaşı olsun ki, hayatı daha iyi anlamlandıralım.
Şükürler olsun Rabbıma bana Engelli Celal ÇELİK’le arkadaş olmayı nasip etti.
Bu kitapla haşır neşir olmayı Allah bana onun  vesilesiyle nasip etti.
İyi ki, sizi tanıdım Celal kardeşim,
Allah’ emanet olunuz.
(SON)
Efkan VURAL



Kitabı almak isteyenler olabilir, sipariş edebilirsiniz:


İnteraktif ortamdan okumak isteyenler aşağıdaki linkten takip edebilirler.


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:


1 Ocak 2019 Salı

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-4

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-4





Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere 20.deva’dan  25. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.





                                   YİRMİNCİ DEVA


Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır.
Bir kısmı asıl gerçek,bir kısmı kuruntu ve hayal. Şafi olan (şifa veren) Allah her derde bir deva vermiştir.

Tedavi olmak maksadıyla ilaç kullanmak uygun olan bir davranıştır. Fakat tesiri ve  şifayı Cenab-ı Haktan bilmek gerekir. Derdi o verdiği gibi şifayı da o veriyor.

Uzman mütedeyyin bir doktorun tavsiyelerini yerine getirmeli. Birde genel olarak beslenmeye,perhize dikkat etmek gerekir.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “...Mütedeyyin hekimin meşru dairedeki tavsiyeleri, helaldir. Dindar olmayan doktor, demek meşru daire dışında da tavsiyede bulunuyormuş. Nitekim TV’de görmüştüm, bir doktor her akşam yemekte bir bardak şarap içmek kalbe iyi gelir, dedi. Halbuki spor yapın, yürüyüş yap, müzik dinle, vs. diyebilirdi.”

Hastalığın ikinci kısmı olan vesvese hastalığının en etkili ilacı önemsememektir. Çünkü vesveseye önem verdikçe büyür, önemsenmez ve üzerinde durulmazsa küçülerek dağılır.

Nasıl ki, arılar iliştikçe insanın başına üşüşürler, onlara aldırmazsan dağılırlar. Vesvese de böyle bir şey.

Aşırı vesvese insanın psikolojisini bozar. Bunun içinde uzman bir hekime görünmek gerekir. Eğer yarım hekim veya insafsıza rast gelinirse evham daha da artar. Zengin ise malı gider; yoksa aklı gider veya sağlığı gider.

YİRMİ BİRİNCİ  DEVA

Ey hasta kardeş! Sizin bedeninize acı var. Fakat kalbinizi bir lezzet kuşatıyor.

Etrafında bulunan kişiler,hastalık nedeniyle sana şefkat gösteriyorlar, sana sevgiyle bakıyorlar. Elbette onlara karşı senin bu acı ve sızı pek ucuz düşer.
Hastalığından dolayı senin hizmet etmen gereken kişiler (anne-baba-abi-abla) şimdi sana hizmet ediyorlar. Efendilerine efendi oldun.
Hastalık sayesinde  bir de insanların şefkatiyle bir çok dost ve arkadaş edindin.

Yazar Celal ÇELİK der ki;Hastalığım ilerledikçe bunu daha yakından hissediyorum. Annem babam kardeşlerim bana hastalığımı unutturuyorlar. Annem yattığım yerde çorba içiriyor. Babam tuvalete götürüyor. Kardeşim her hafta gelip banyo yaptırıyor. Yeğenlerim etrafımda koşturuyorlar. Dostlarım sık sık hediyelerle ziyaret ediyorlar. Bu güzel sevgiyi sağlayan şey hastalıktır. Bu sevgi ve ilginin yanında, hastalığın verdiği sıkıntı çok hafif kalıyor.”

Hem çok meşakkatli işlerden, hastalık nedeniyle paydos emri aldın, istirahat ediyorsun. Elbette senin elemin bu manevi lezzetlere karşı şikayete değil, teşekkür etmeye sevk etmelidir.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Nitekim tekerlekli sandalyede çalışırken çok yoruluyor, izin alamıyordum. Hastalığım sebebiyle 1999’da yirmi gün babamla hastanede yatmıştık ve böylece dinlenmiş oldum ve bu açıdan hastalanmama sevinmiştim.”

YİRMİ İKİNCİ  DEVA

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Acizane bendenizi en çok vuran bu Devadır. Bu devada Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri benim gibi yatalak hastalara çok güzel bir moral veriyor ve mü’min için nüzul mübarek sayılıyor, diyor...”
Ey nüzul (felç) gibi ağır bir hastalığa müptela olan kardeş!

Önce sana müjde ediyorum ki, Mü’min için nuzül (felç) mübarek sayılıyor. Bunu bir çok Allah dostlarından işitiyordum.

Allah dostları, Allah’a ulaşmak için şu iki önemli şeyi yaparlar:
Birincisi: Ölümü düşünmektir. Allah dostları, dünya fani olduğu gibi kendilerinin de vazifeli bir misafir olduğunu düşünerek ebedi bir hayat için çalışırlar.

İkincisi:Nefsin kötülüğünden kurtulmak için, çilelerle ve  nefis terbiyesi ile nefsi emmarenin (kötülüğü emreden istek ve arzu) öldürülmesine çalışırlar.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Allah bizi bu dünyada imtihan etmek için yaratmıştır. Neyle imtihan olacağız? İçimizdeki nefis denen düşmanla mücadele ederek. Nefis sürekli zevk ister. Yat, uyu, ye, iç, eğlen, gez, …, şehvet ister, bizi asla ibadet ettirmek istemez.”

Ey sağlığının çoğunu kaybetmiş hastalar!

Allah size kendi isteğiniz dışında  evliyanın Allah’a ulaştığı iki esası verdi. Bununla rezil heveslerden ve nefsi arzulardan uzak durdunuz.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “En başta demiştim, fakiri en çok vuran bu devadır diye. Bu paragrafta nedeni yazıyor. Bu iki şey olan ölümü düşünmek ve riyazet hali bana istemeden verilmiş. Yani sürekli yatakta yatıyorum ve her an ölüm gelebilir diye ölümü hiç aklımdan çıkarmıyorum. Böylece bu hastalık beni sürekli gaflete karşı uyanık tutuyor. Elhamdülillah.”

Ve yine Celal ÇELİK açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Bayramda ziyaretime gelen misafirlerden ilahiyatçı komşumuz, Hastalığına sakın üzülme, Celal sana özeniyorum, dedi. AVM’lerde, iş yerlerinde, caddede vs. artık haram ve günahlar sel gibi akıyor. Allah seni sevmiş, adeta korumaya almış. Ahlaksız konuşmaları duymuyorsun, dekolte görüntüleri mecburen görmüyorsun, dedi. İnşallah bu hastalığınla ibadet yapmış oluyorsun, dedi. Zaten namazımı kılıyorum, dedim. Celal, ibadet sadece namaz, oruç, zekat değildir. İbadet iki türlüdür. Allah’ın yap dediğini yapmak ve yapma dediğini yapmamaktadır. Sen, Allah‘ın ‘Namaz kıl‘ emrine, aynı zamanda ’Gözünüzü haramdan koruyun‘ emrine de uyuyorsun. İkisinden de çok sevap alıyorsun, dedi. Yani, HARAMA BAKMAYARAK namaz kılmış gibi sevap alıyorum, dedim. Aynen öyle Celal kardeşim, dedi.
İşte ağır nuzül (felç) hastalığıyla az bir zamanda Allah’ın veli dostlarının çileleri gibi, hastalıktan istifade edilebilir. O vakit o ağır hastalık çok ucuz düşer.

YİRMİ ÜÇÜNCÜ DEVA

Ey kimsesiz, garip ve çaresiz hasta!

Senin bu halini gören en katı kalplilerin bile gözleri yaşarıyor ve şefkatle bakıyorlar. İşte senin mahsun halin, en katı kalplileri bile yumuşatıyorsa, Rahmanür Rahim olan Allah nasıl şefkat etmesin. Elbette eder. Ve sen imanından gelen teslimiyetin ve bu hastalığının verdiği güçsüzlüğünle, her halini bilen merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın merhametli bakışını çekersin. O rahmet ki, bir parıltısı ile bütün anneler yavrularına şefkat gösterir. O rahmetin küçük bir yansıması ki, her bahar yeryüzünü nimetler ve çiçeklerle donatır. Bu ise yani Allah’ın merhametli bakışını çekmek; her şeye bedeldir.

Sen böyle bir merhametli Allah’ın rahmetini kendine çekiyorsun. Üzülme, Allah var, gam yok, diyor. Asıl acınması gereken garip, inançsız, imansız olandır; veya imanı olsa da namaz, oruç, zekat, sadaka, gibi ibadetlerin yapılması konusuna önem vermeyendir.

YİRMİ DÖRDÜNCÜ DEVA

Ey, hasta çocuklara ve yaşlı ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcıları!
Sizin önünüzde çok önemli bir ahiret ticareti var. İsteyerek ve azmederek  o ticareti kazanın.

Çocukların hastalıkları, onlara dünyada ileride sıkıntılara dayanabilmek için bir şırınga misali Allah’ın terbiyesidir. Bu hastalıklardan dolayı çocuklar büyüdüklerinde günahlarına kefaret olacaktır. Ahirette de yükselişlerine sebep olacaktır.

Çocukların bu hastalıkları sebebiyle anne ve babalarının amel defterlerine sevap yazılacaktır. Bilhassa çocuğunun sağlığını kendi sağlığına tercih eden annenin amel defterine sevap yazılacağı hakikat ehli evliyalarca bildirilmiştir.

Hasta yaşlılara bakmak çok büyük sevaptır.

Yaşlıların ve bilhassa anne babanın dualarını almak ve kalplerini hoşnut etmek, onlara karşılıksız hizmet etmek hem bu dünyadaki mutluluğa ve hemde ahiretteki mutluluğa kavuşturacağı hadislerle sabittir.

Yaşlı anne ve babasına itaat eden bahtiyar bir evlat, kendi evladından da aynı vazifeyi görür.

Bedbaht bir evlat eğer, anne babasının kalbini kırıp üzse, ahiretteki azaptan başka, dünyada da çok felaketlerle cezasını gördüğü bilinmektedir.
Evet, ihtiyarlara, çocuklara,akrabaya bakmak ne kadar mecbursa; her hangi bir din kardeşimizde bakıma muhtaçsa onlara da hizmet etmek dinimizin gereğidir.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Sadece yaşlı akrabaya değil, muhtaç hastalara da büyük bir şevkle hizmet edin, diyor. Çünkü ayetle sabit, müminler kardeştir.”


YİRMİ BEŞİNCİ DEVA

Bediüzzaman, 25.deva’da tüm hastalara sesleniyor. (Tabii ki, hasta olan ve hasta olmayan herkese sesleniyor)

Ey hasta kardeşler!

Her derde deva olan, hakiki kutsal ilaç isterseniz; imanınızı ortaya çıkarıp geliştiriniz. Yani tövbe istiğfar ile namaz ve kullukla, iman ve imadan gelen ilacı kullanınız. Bu iman ilacı herkes için geçerlidir.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Kulluktan maksat ibadettir. İbadet sadece namaz, zekat, oruç, hac değildir. Sadaka vermek, bir gönlü hoş etmek, fakiri yedirmek, hasta ziyareti, insanlarla iyi geçinmek, hatta tebessüm etmek vs. de ibadettir.”

Dünyanın geçici zevklerine ilgi gösterip, gaflete dalanlar dünya gibi büyük manevi hastalıklı bir vücuda sahiptirler.

İman ilacı ile dünya gibi yara bere içinde olan manevi vucüduna, birden şifa verip yaralardan kurtarıp hakiki şifa verdiğini pek çok risalede ispat etmişizdir.

İman ilacı Allah’ın yapılmasını emrettiği farz olan ibadetleri mümkün oldukça  yerine getirmekle tesirini göstermektedir.

Gaflet, nefsi arzular, meşru olmayan şeyler iman ilacının tesirini engeller.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Yatalak engelliyim. Yattığım yerde teyemmümle sadece farz değil, sünnet ve nafile namazları da kılıyorum. Şeker hastasıyım. FA ve şeker zorlasa da farz ve nafile oruçları tutuyorum. Elimden geldiğince sadaka veriyorum. Bu ibadetler ile imanım öyle arttı ki, hastalığımı hiç kafama takmıyorum. Bu da geçer Ya HU! , diyorum. Bu kısacık dünya hayatım hastalıkla geçiyor ama inşallah cenneti kazanırsam çektiklerimin mükafatını alacağım, ve inşallah Allah’ın Cemalini  göreceğim diyerek moral buluyorum. Yani iman ilacım tesir ediyor. Eğer insan gaflete, zevk ve eğlenceye, nefsi arzuların peşine takılırsa iman ilacı tesir etmezmiş.

Hastalık gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, haram ve günah olan şeylere gitmeye engel oluyor,ondan istifade ediniz.

Hakiki imanın kudsi ilaçlarını  ve nurlarını tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla kullanınız

Yazar Celal ÇELİK der ki;Benim Friedreich Ataksisi (FA) hastalığım 100 binde bir görülen bir hastalıktır. Allah’a binlerce hamdolsun. Yüz bin insanın içinden beni seçti. Bu hastalığım sayesinde bu imana kavuştum. Gafletten uyandım, sabır, şükür ve ibadet ederek cennetteki derecemi yükseltmeye çalışıyorum, çünkü orada 70-80 yıl değil, sonsuza dek kalacağız inşallah. Sürekli tövbe, istiğfar ederek ve baklavalı dualar ederek yani iman ilacını kullanarak inşallah derecemi yükseltiyorum.(Ağlamak bana baklava gibi lezzet veriyor)
Bediüzzaman Said Nursi, risalesini  şu cümle ile tamamlar:

Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub (günahlarınızı affettiren kefaret) yapsın. Âmin, âmin, âmin.

Yazar Celal ÇELİK de: AMİN, amin, amin inşallah! Der.

Bediüzzaman Said Nursi Risaleyi  şu ayetle noktalar:

Yüce Allah şöyle buyurur:

"Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler." A'râf Sûresi,43.ayet)




Yazar Sevgili Celal ÇELİK, kitabını şu cümleyle bitirir:
 Evet hastalık vererek beni gafletten uyandırıp imanla şereflendiren Allah’a sonsuz hamdolsun.

(Devam edecek)

Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog:



31 Aralık 2018 Pazartesi

2019'da olsun veya olmasınlar



2019'da olsun veya olmasınlar

2019 yılına da girmiş bulunuyoruz. Yeni yılın tüm insanlığa hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Allah’tan diliyorum.

2019 yılında ve yaşayacağımız tüm yıllarda, kıyamete kadar olmasını istediğimiz ve olmamasını arzu ettiğimiz şeyleri sıralamak istiyorum.

Önce olmasını istediğimiz şeyler:

Allah kurtuluşumuzu sağlayacak hakiki imanı nasip etsin.

Kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz daim olsun.

Tam bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz kaim olsun.

Milletimiz güçlü kuvvetli olsun.

Ordumuz her zaman muzaffer olsun.

Polisimiz her daim başarılı olsun.

Tüm güvenlik güçlerimiz her daim uyanık olsun.

Devlet adamlarımız dirayetli ve sağlıklı olsun.

Devletimiz herkese eşit davransın.

Adalet mülkün temeli olsun.

Huzur ve güven oluşsun.

Barış olsun.Herkes barış içinde yaşasın.

Dürüstlük herkesin karakteri olsun.

Empati yapmak suretiyle başkalarını anlamak ilkemiz olsun.

Dostluk ve arkadaşlıklar menfaat gözetmeden olsun.

Atama ve görevlendirmeler,tarafsız ve liyakat'a dayalı olsun.

Rüşvet ve yolsuzluktan uzak bir yönetim anlayışı olsun.

Herkes  güzel ahlaklı ve hoşgörülü olsun.

Herkes çalışarak helal kazanç elde etsin.

Devlet ve millet tasarruflu olsun .

Hiç bir zaman kul hakkı yenmesin.

Trafik kurallarına uymak, davranış haline gelsin.

Herkes görevini titizlikle yapsın.

Büyüklere saygılı davranılsın.

Kadınlara saygı duyulsun.

Komşu kakkı'na riayet edilsin.

Akraba ziyaretlerine önem verilsin.

Hastalara ziyaret yapılsın.

Yetim ve yoksullara yardım edilsin.

Zerre miktarınca bile olsa yapılanların karşılıksız kalmayacağı şuuru oluşsun.

Gerçek Allah korkusu yüreğimizi kaplasın.

Engelliler normal görülsün ve onlarla arkadaşlıklar kurulsun.

Öğrenciler derslerinde ve sınavlarında başarılı olsun.

Terör ve Teröristler temizlensin.

Allah’ın yardımı hepimizin üzerine olsun.

Şimdi de olmasınlar:
2019 yılında aşağıda sıralayacağımız şeyler de olmasın:

Hiç kimse nefsinin  istek ve arzularının esiri olmasın.

Kötülük olmasın.

Güvensizlik olmasın.

Kaza bela,afet  vb. olmasın.

Haksızlıklar olmasın.

Terör olmasın.

Savaş olmasın.

Boşanma olmasın.Aileler dağılmasın.

Tecavüz ve öldürmeler olmasın.

Hırsızlık olmasın.

Trafik terörüyle ölenler olmasın.

Yangın ve afet olmasın.

İhmal davranışlar olmasın.

Fitne ve fesat olmasın.

Yalan ve dolandırıcılık olmasın.

Aldatma olmasın.

İkiyüzlülük ve münafıklık olmasın.

Zulüm ve işkence olmasın.

Ülkelerin haksız yere saldırıları olmasın.

Orta doğuda ateş,kan ve zulüm olmasın artık!


Bir çok şeyin olmasını veya olmamasını isteyebiliriz.
Bunlar herkes tarafından istenen şeylerdir.

Herkesin istediği şeyleri maalesef, kişisel olarak bizi ilgilendirenleri yapmıyoruz.

Bu istekleri ne kadar yerine getiriyoruz ne kadarını yapmıyoruz diye hiç bir zaman nefis muhasebesi yapmıyoruz.

Yeni yılda bir kez daha düşünelim. Nelerin olmasını istiyoruz nelerin olmamasını istemiyoruz.

Üzerimize düşenleri yapmaya varmısınız.....
Hadi gayret.....

Karınca kadarınca....

Her gün veya her hafta bir davranışımızı düzeltelim...

Yanlışları bırakalım....

Doğruları yapalım...

Allah rızası için.....

Dinimiz için.....

İnsanlık için...

Lütfen bir şeyler yapalım...

2018’den daha iyi bir 2019’u yaşayalım, İnşallah!

Efkan VURAL

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-3

TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-3




Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere 14.deva’dan  19. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.

ON DÖRDÜNCÜ  DEVA

Bu deva’da Bediüzzaman, Allah’a inanan görme engellilere sesleniyor. Ve onlara diyor ki: Gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve manevi bir göz olduğunu bilsen, yüz bin şükür edersin, Rahim olan Allah’a...
Saliha bir kadının gözleri kapandı. Saliha kadın gözlerinin açılması için, Bediüzzaman’dan kendisine dua etmesini istedi. Bediüzzaman kadın için dua etti. İkinci gün bir göz hekimi geldi,gözünü açtı. Kadının gözleri 40 gün sonra tekrar kapandı. Bediüzzaman çok üzüldü.Ve çok dua yaptı. Kadın 40 gün sonra vefat etti. Bediüzzaman dualarının öteki alem için kabul olacağını ümit etti.
Evet bir gözü görmeyen mü’min kabre girdiği vakit, derecesine göre orada diğer kimselerden çok daha fazla görecektir. Kabirlerinden cennet bahçelerine  dürbünlerle bakarlar. Cennet bağlarını sinema gibi seyrederler.
Görme engelliler, şükür ve sabırla cenneti görecek ve seyredecekler. Perdeyi senin gözünden kaldıracak ve o gözle seni baktıracak göz hekimi Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur’an’a uyanların gözü, öteki alemde her daim açık tutulacaktır.  

ON BEŞİNCİ  DEVA

Ey ah çekip inleyen hasta! Hastalığın dış görünüşüne bakıp da üzülme. Hastalığın derin anlamına bak da oh de. Eğer hastalığın manası güzel olmasaydı; Allah’ın en sevdiği kullarına hastalık vermezdi.
Peygamberimiz bir hadis-i şerifte: “En fazla musibet ve meşakkate düşenler, insanların en iyisi ve en kamilleridir. (Buhari,merda,3. Tirmizi,zühd,57.)
Hz. Eyyüp (A.S.), peygamberler, evliyalar, dindar kullar çektikleri hastalıklara ibadet etmek ve Allah’ın hediyesi olarak bakmışlardır, şükretmişlerdir. Hastalıkları Allah’tan gelen bir cerrahi ameliyat gibi görmüşlerdir.
Ey oh çekip ağlayan hasta!  Bu güzel nurani  kafileye katılmak istersen, sabır içinde şükret.
Eğer şikayet edersen onlar seni kafilelerine almayacaklar. Sonra gafil avlanır, çukurlara düşersin, karanlık bir yolda yürürsün.
Bazı hastalıklar yüzünden ölenler manevi şehitlik rütbesine ulaşırlar. Bazı hastalıklar var ki, sabredenleri  velayet derecesine ulaştırır.
Hastalık dünya aşkını ve sevgisini hafifletir. Bazı insanlar çok iyi kalplidir. Fakat dünya malı, evlat, bağ, bahçe, vb. şeylerle dünyaya dalar ahireti unuturlar. Allah onlara iyi kalpli oldukları için  hastalık gönderir ki, dünya sevgisi hafiflesin de ahireti düşünsünler.



ON ALTINCI  DEVA

Ey sıkıntıdan şikayet eden hasta!
Hastalık insanın şefkat ve saygı duygularını ortaya çıkarır. Çünkü insan toplumda hürmetsizliğe ve merhametsizliğe sevk eden, kendisini yeterli görüp hiçbir şeye ihtiyaç duymamasıdır. Hastalık ise, insanı bu duygudan kurtarır.
Yüce Allah şöyle buyurur:  "Şüphesiz ki insan, kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir." Alâk Sûresi,6-7.ayetler)
Sağlığı yerinde olan insanların nefsi kendi sağlığına güvenip şımarır,azar ve merhamet duygusunu yitirir. Şefkat ve merhamete muhtaç olan hastalara acımaz, onları düşünmez, merhameti yok olur.
Sağlıklı insan ne zaman hasta olursa nefsinin azgınlığından kurtulur, empati yaparak merhamete ihtiyacı olanlara hürmet eder. Ziyaretine gelen ve ona yardım eden mü’min kardeşlerine karşı saygılı olur.
İnsanlar kendi gibi olanlara acır, şefkat eder ve yardım eder. Müslüman, sıkıntıda olan bir kişiye şefkat hissetmesi ve yardım etmesi gerekir. Hiç olmazsa onun durumunu sormak için ziyarete gider, ona dua eder.
Yazar Celal ÇELİK der ki; 2012 yılında yatalak bir engelli dostumu ziyaret etmiştik.Annem ve babam beni tekerlekli sandalyemle götürdü. Dostum çok sevindi ve  içten dualar etti.

ON YEDİNCİ  DEVA

Ey hastalık sebebiyle iyilik yapamamaktan şikayet eden hasta! Bil ki, iyiliklerin en güzelinin kapısını açan hastalıktır. Bunun için şükret.
Hastalık, sürekli hastaya Allah rızası için bakanlara sevap kazandırır. Hastalık duanın kabul edilmesi için en mühim bir vesiledir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; Hastalıktan şikayet etme, Allah seni seviyor ki sana hastalık verdi, şükretmelisin, diyor. Çünkü hastalık insana iyilikler kazandıran bir sevap makinesidir ve ayrıca şanstır. Çünkü hastanın duası kabul edilir.
Hastalara bakanlar ve onlara hizmet edenler önemli bir sevap alırlar. Hastaları ziyaret etmek, hal ve hatır sormakta Peygamber efendimizin sünnetlerindendir.
Hastaları ziyaret ederek onların duaları alınmalıdır. Çünkü, hastaların duası kabul edilir.
Özellikle hasta anne,baba ve diğer yakınlarımız da olsa onlara hizmet etmek çok önemli bir iş ve ve çok önemli bir ibadettir. Bu ibadetin de elbette sevabı çok büyüktür.
Hastaları hoşnut etmek,onları teselli etmek sadaka hükmündedir. Hastalık ve yaşlılıkta anne ve babasının kalbini memnun edip dualarını alanlar bahtiyardır.
Anne ve babasına  hastalık anında samimiyetle hizmet eden evlatlar toplumda takdir görür. Hatta melekler bile bu vefalı tablo karşısında Maşallah! Diyerek alkış tutarlar.
Hastalık zamanında, hastaya etrafından gelen şefkat ve merhametlerden dolayı lezzetler vardır.

Yazar Celal ÇELİK der ki; “Hastaya gelen şefkat ve merhametler hastalığın acısını unuttururmuş. 2011’de hastaneden çıkıp eve geldik ve hala ağrılar vardı. Bütün komşular ziyarete geldi, şefkat, merhamet gösterdiler, o an acı aklıma gelmedi.”
Bediüzzaman der ki;” Ben otuz kırk seneden beri bendeki kulunç denilen bir hastalıktan şifa için dua ederdim. Ben anladım ki, hastalık dua için verilmiş. Dua ile duayı, yani, dua kendi kendini kaldırmadığından, anladım ki, duanın neticesi  ahirette verilecektir.”
Hastalık aczini anlayıp, Yüce Allah’a sığınmak içindir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Rabbim bana bu hastalığı vermiş ki, her namazımda şifa için dua ediyorum. Çünkü acizliğimizi, fakirliğimizi, güçsüzlüğümüzü fark ettiren hastalıktır ve bunu itiraf ederek yüce dergaha el açıyoruz. Dua etmek ibadeti çok sevaptır. Rabbimiz her duayı kabul ediyor ve sevap veriyor. Mahşerde bakacağız ki, gemilerle sevap geliyor. Kul utanacak, Rabbim benim bu kadar ibadetim yok, diyecek.”
Hastalık dua yapmanın zamanıdır. Hastalıkta ilk yapılan şey şifa için duadır. Şifa verilmese bile duaya ısrarla devam etmelisin. Belki Allah fazlından şifa verebilir.
Her dua kabul edilir. Ama istediğimiz her şeyin olması Allah’ın hikmetine bağlıdır. Dualarımız karşılıksız kalmaz. Allah isteklerimizi ahirette de verebilir.
Hastalık insana zayıflık, acizlik, ve kalbe yumuşaklık verir. Bu şekilde yapılan dua kabule çok yakındır. Hem dindar olan hasta, hemde hastaya bakan mü’minler de bu duadan istifade etmelidirler.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Bendenizde yıllardır hem kendime hem anne, babama, kardeşlerime, yeğenlerime, dost, komşu ve akrabalarıma her gün BAKLAVALI DUALAR ediyorum elhamdülillah. (Ağlamak bana baklava gibi lezzet veriyor)”

ON SEKİZİNCİ  DEVA

Ey şükrü bırakıp şikayet eden hasta! Hakkın yenmemiş ki, niye şikayet ediyorsun. Sen daha üzerine borç olan şükür'u ödemedin.
Sen kendinden daha yukarıda olan sağlıklı kimselere bakıp şikayet edemezsin. Belki sen kendinden sağlık bakımından daha aşağıdakilere bakıp şükretmelisin. Mesela elin kırık ise,kesilmiş ellere bak ki şükredesin.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “2012’de boyundan aşağı hiçbir kası çalışmayan kas hastası dostumu ziyaret etmiştik. Onu görünce halime çok şükretmiştim. Ben kendi başıma tuvalete gidebilecek sağlık için hayaller kuruyordum. O ise, Celal abisi gibi eliyle bardağı tutup kaldırıp çay içebilmeyi… Annesi içiriyordu çünkü.”
Nimette yukarı bakıp, şikayet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Musibette daha yukarıya (daha kötüsüne) bakmak gerekir ki,şükredesin.
İnsan, bir minare misali her basamakta çeşitli hediyeler var, en üste de en büyük hediye konuyor. Her basamaktaki hediyeleri unutup, teşekkür etmeden en yukarıya bakar. “Keşke bu minare daha yüksek olsa” der. Niye bu minare diğerleri gibi yüksek değil,deyip şikayete başlarsa nankörlük ve haksızlık yapmış olur.
Yazar Celal ÇELİK der ki;” Allah, ömrümüzün her anında bizi türlü nimetlere boğuyor. Ama bırakın şükrederek teşekkür etmeyi, günah işleyerek O’na küfür etmiş oluruz.”
İnsan şikayetten önce düşünmeli,ben taş,bitki, hayvan değilde insan olarak yaratıldım. Müslümanım imanım var,türlü türlü nimetlere sahibim, demesi gerekir.
Sağlığını sonradan zedeleyen kimse, şikayet etmek, sabırsızlık göstermek, Aman ne yaptım da başıma böyle geldi, diye Allah’ı eleştirmek gibi bir ruhi hali maddi hastalıktan daha kötü manevi bir hastalıktır. Bu kırılmış elle dövüş yapmak gibidir. Şikayetiyle hastalığını artırır.
Âkıl (akıllı kişi) odur ki, "O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde 'Biz Allah'ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır' derler." Bakara Sûresi,56.ayet)
Akıllı kişi bu ayet gereği, Bu da geçer Ya Hu (Bu da geçer Ey Allah’ım) , diyerek sabreder ve hastalığın vazifesi bitince Allah ona şifa verir,





ON DOKUZUNCU  DEVA

Yüce Allah’ın bütün isimleri “Esmaü’-Hüsna” güzeldir. Allah her insanı güzel isimlerine birer ayna olarak yaratmıştır.
Her insanda Allah’ın pek çok güzel isimlerinin yansıması vardır. Allah’ın güzel isimlerinin yansıdığı ayna hayattır.
Burada Allah’ın isimlerinin yansıdığı ayna olan Hayat’ın, ne zaman sıkıcı olacağını açıklıyor. Sürekli sağlık ve afiyette olan bir hayat eksiktir, insana sıkıntı verir, hayattan lezzet alamaz, diyor. Çünkü hayatı daima sağlıkla, yani monoton geçen insan, yokluğu, hiçliği hisseder, yani yaşamadığını hisseder ve hayattan lezzet yerine sıkıntı duyarmış. Bunun içinde bir an önce şu ömür bitsin diye eğlenceye ve zevklere atılırmış.
Hayatta hareketli olmak. Farklı farklı şeylerle meşgul olmak yaşama kıymet vermektir. Meşekkat ve musibette dahi olsa ömrün geçmesini istemiyor.
  Yazar Celal ÇELİK der ki;” Evet hareketlilik ise ömrün değerini artırıyor. Bu anlatılanlar kalp atış grafiğine benziyor. Ekranda kalbi zikzak çizgilerle atan insan, yaşıyordur, düz çizgi olursa ölmüştür. Zikzak çizgilerle, yani bela sıkıntılarla insan yaşadığını hisseder, mücadele eder, hayatından lezzet alır. Zaman geçmiyor diye şikayet etmez.”
İnsan meşakkat ve çalışmakla ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sağlıklı durmak monoton bir hayat sıkıcı geliyor ve ömrün hemen geçmesi  isteniyor.
Hastalık senin vücuduna misafir olarak gönderilmiştir. İnşallah vazifesini çabuk bitirir, gider.
Ve afiyete (sağlıklı olmaya) “sen gel,benim yerimde daima kal. Vazifeni gör.
Bu yer senindir, afiyetle kal...
(Devam edecek)
Efkan VURAL
KAYNAK:


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Milliyet Blog: