Celal ÇELİK’in hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi düşünce ve yorumlarını beğeniyle kendi diliyle sunmaya devam ediyorum.
Yaratan Rabbimizin adıyla okumak
Hepimiz 610 yılında peygamberimize (SAV) Hira mağarasında gelen ilk vahyin ”Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (ALAK suresi, 1. ayet)olduğunu biliyoruz. Ama bu ne demektir diye tefekkür ettk mi?
Yaratan Rabbinin adıyla oku’yu acizane nasıl anladığımızı anlatacağız izninizle...
Ayette okunacak şeyin ne olduğu açıkça belli değildir. Ancak Kur’an’ı bütün olarak düşünürsek anladığımız şudur:
Allah’ın yarattığı kitap olan kâinat kitabınıyani yaratılış düzeni ve o düzeni anlatan her şey ile Allah’ın indirdiği kitap yani Kur’ân’ın okunması gerektiğidir.
Yapabiliyorsanız sürekli düşünün.Güneşin nasıl dünyayı aydınlatıp ısıttığı, Soframıza gelen meyve, sebzelerin toprak, su, hava, güneşle nasıl oluştuğu bir tefekkür konusu mesela...
Ben 41 yıldır yiyorum, dünyadaki bırakın hayvanları, bütün insanlara nasıl rızık yetiştirildiği, üstelik dünya nüfusu sürekli artarken...
Ben çocukken hesap yapardım. Biz büyüyünce bize iş kalmaz, derdim. Çalıştım, emekli oldum, hala o konuda eleman azmış. Bunlar birer tefekkür konusu...
Birde Yaratan Rabbinin adıyla oku emrini şöyle anlamak gerek. Çok kitap okumalıyız hem de çok, fakat ne okuduğumuzu seçeceğiz. Faydasız, boş, batıl, nefsani, şeytani şeyleri okumamalıyız.
Edebi eserleri, şiir, roman, öykü, biyografi, tarih dine aykırı olmamak üzere çok okumalıyız.
Peygamber Efendimiz SAV buyuruyor ki:
"Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Tirmizî, Daavât, 68)
Yaratan Rabbinin adıyla oku emrine göre düşünmek, herşeyi Allah’ın yarattığı bir mektup nazarıyla tefekkür etmektir. Buna kainata Kuran gözlüğünden bakmak diyoruz.
Eskiden sadece Kuran’ı duvara asmıyor, aynı zamanda ayetler ışığında bol bol tefekkür ediyorduk ve bakıp özeneceğimiz yaşayan çok güzel örnek alimler vardı.
Günümüzde gençlerimizin bu konuda en büyük problemi örnek alacağı şahsiyetlerin olmaması... Gençlerimizin çoğu futbolculara, dizi oyuncularına hayranlık besliyorlar.
Peygamberimiz bir gün Eshâbıyla beraber giderken, yol kenarında boş oturan bir kimsenin önünden, selâm vermeden geçti. Dönüşünde aynı kimseye, aynı yerde yine rastladılar. Bu defa Peygamberimiz ona selâm verdi.
Bu olay Eshâbı kiramın dikkatini çekti. “Yâ Resûlallah! Giderken selâm vermediniz, şimdi selâm verdiniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamberimiz, “Giderken bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu. Elindeki çöple yeri eşeliyordu,
(Sanırım tefekkür ediyordu)Bir meşguliyeti vardı. Onun için selâm verdim” buyurdu
(Devam edecek)
Efkan VURAL
Bu yazı Milliyet Blog'da 14.07.2014 tarihinde yayınlanmıştır:
KAYNAK:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder