30 Aralık 2016 Cuma

Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-99


Celal ÇELİK ’in hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi yorumlarını yayınladığım yazı dizisini, sevgili Celal ÇELİK’in tüm yazılarını gözden geçirerek kısa ve öz olarak sizlere sunmaya devam ediyorum.

Canım annem ve Babam

Ben annemin ilk çocuğuyum. 1993 te ilk rahatsızlandığım zamanlar annem çok üzüldü, çok ağladı. Ama ben hastalığımı/engelli oluşumu annemin açısından şöyle değerlendiriyorum:

Ben Allah’ın anneme bir hediyesiyim. İnşallah annem sabrederek (anneciğim zaten bebekliğinden beri hep sabrediyor) ve bana bakarak cennette makamı çok yükselecek. Allah, annemi ve babamı dünyada da ahirette de ayırmasın, uzun ömürler versin.

Ben şu an kırkiki yaşındayım. Annem hala bana bakıyor. Hele son altı aydır ameliyattan dolayı oturamıyorum. Annem yine bana bebeklikteki gibi yattığım yerde yemek yediriyor. ALLAH ebeden razı olsun.

Biliyorsunuz Kuran’da Rabbimiz ana-babaya Öf! bile demeyin, buyuruyor. Biz üç kardeş anne ve babamızı hep sevindirmeye çalışıyoruz. Çünkü Peygamber Efendimiz SAV (Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki] buyuruyor.

Anneciğim, küçükken benim için çok geceler uykusuz kaldı. Allah’ın beni yaratıp, dünya hayatına göndermesine vesilelik yaptı. Beni dokuz ay karnında taşıdı. Beni en güçsüz olduğum bebekken, göğsündeki sütle besledi.

Engelli olduğumda anneciğim, babamla beraber beni rahat yaşatmak için herşeyi yaptılar. Öyle ki çoğu zaman engelli olduğumu bile unuturdular. Allah onlardan razı olsun.

Anneciğim ve babacığım size hakkınızı asla ödeyemem, ne olur hakkınızı helal edin. Sizi çok seviyorum.

Ey Yarı Vücudunun Sıhhatini Kaybeden Hasta!

Bayramda ziyaretime gelen misafirlerden biri, Celal sana özeniyorum, dedi.AVM’lerde, işyerlerinde, caddede vs. artık haram ve günahlar sel gibi akıyor.

Allah seni sevmiş, adeta korumaya almış, diye ekledi. Ahlaksız konuşmaları duymuyorsun, dekolte görüntüleri mecburen görmüyorsun, dedi.

İnşallah bu hastalığınla ibadet yapmış oluyorsun, dedi. Zaten namazımı kılıyorum, dedim. Celal, ibadet sadece namaz, oruç, zekat değildir.

İbadet 2 türlüdür. Allah’ın ‘Yap‘ dediğini yapmak ve ’Yapma‘ dediğini yapmamaktır. Sen, Allah‘ın ‘Namaz kıl‘ emrine, aynı zamanda ’Gözünüzü haramdan koruyun‘emrine de uyuyorsun. İkisinden de çok sevap alıyorsun, dedi.

Yani, harama gözümü kapayarak namaz kılmış gibi sevap alıyorum, dedim.Aynen öyle Celal kardeşim, dedi.

Hangi Tarikat veya Cemaattensin?

Allah’ın beni hidayete erdirmesinden sonra, yani uzay okyanusunda yüzen dünya gemisine neden bindirildiğimi hatırladığım zaman, kendimce bir araştırmaya girdim.

Farklı mezhepler, farklı tarikatlar ve değişik cemaatler vardı. İslam dini tek değil miydi, bu ayrılığın sebebi neydi. İlahiyatçı dostum bir hocaya sordum.

Celal, mezhep, tarikat; arapça yol demektir. Amaç, Allah’ın rızasını kazanmaktır.

Yüz olarak birbirinin birebir aynı insan hiç yokken, düşünce yapısı olarak da birbirinin aynısı insan hiç yoktur. Her insan karakterine uygun bir yolla Allah’a ulaşabilir.

Onun için Necmeddîni Kübrâ Hazretleri buyurur ki: “Allâh’a giden yollar, mahlûkların nefesleri kadar çoktur.”

Tarikatlar, bu amacımıza hızlıca ulaşabilmek için nefsin terbiye metodlarını ve çeşitli ibadet ritüellerini bir sisteme oturtmuş dini topluluklardır, dedi.

Mesela burası Ankara. Ankara’ya nasıl ulaşırsın? İsteyen İstanbul yolundan, isteyen Samsun yolundan, isteyen Eskişehir yolundan veya Konya yolundan şehre girebilir.

Ya da isteyen trenle veya uçakla gelebilir, diye ekledi.

Peki, ben de bir tarikata girmeli miyim? dedim. Hayır Celal, girmene gerek yok.

Eskiden internet, kitap, radyo, TV, vs. yoktu, insanlar dini bilgileri bir mürşitten alıyorlardı.

Celal, sana dini bilgileri güzelce öğrenmen için bir tavsiyem ve uyarım olacak; Bol bol kitap oku, çok sohbet dinle… Ama kitap alırken, radyo, TV ve internetten sohbet dinlerken tek ölçün şu olsun;

Bir insan, Kuran ve hadislere uygun konuşmuyor ve anlattıklarını yaşamıyorsa, onun kitabını okuma ve sohbetini hemen kapat.

Bir insanın havada uçması veya suyun üzerinde yürümesi önemli değildir. Önemli olan, o kimsenin Kur’an ve sünnete uymasıdır.

Çünkü Peygamber Efendimiz SAV buyuruyor ki: “Ben size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarılın. Onlar: Kuran ve sünnetimdir.”

Evet, İlahiyatçı hocamın bu tavsiyesini yıllardır tutuyorum. Balarısı gibi her çiçekten öz topluyorum. Ehli sünnet pekçok alimin sohbetlerinden hergün yeni bilgiler öğreniyorum.

Sevgili Celal ÇELİK’in yazılarından özetleyerek yukarıda sunduğum yazı ışığında aşağıdaki sonuçlara ulaşmamız mümkün olabilir:

1- Anne ve baba hakkı çok zor ödenir. Ama bir de engelli birinin anne ve babası olmak... Allah onlara ayrıca mükafaat verecektir.

2- Sağlıklı olmak çok önemli. Sağlıklı olduğumuz için Yüce Allah’a şükretmeliyiz.

3- Bize emanet edilen bedenimize her durumda iyi bakmalıyız. Sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıyız. Bu vucüd bir daha bize verilmez. Kıymetini iyi bilmeliyiz.

4- Allah’ın bize vermiş olduğu bedenle ve ruhla iyi işler yapmalıyız. Özel ibadetlerimiz yanında,yaptığımız her güzel şeyin ibadet olduğunu ve karşılığında sevap alacağımızı; yaptığımız her kötü işin de günah olduğunu ve karşılığında ceza alacağımızı hiç bir zaman unutmamalıyız.

5- Allah’a ulaşmanın bir çok yolu ve metodu vardır.

6- Allah’a ulaşmanın temel kaynağı peygamberimizin sünneti ve Yüce Allah’ın gönderdiği Kur’an-ı Kerim’dir.

7-Allah’ın yolundan gittiğini söyleyenler, gruplar, cemaatler ve tarikatler Kur’an ve sünnete uygun olarak yaşamak zorundadırlar. Kur’an ve sünnet çizgisinden çıkanlar; menfaatçı ve çıkarcıdır.

8- Çıkarcı ve menfaatçı grupların her zaman olabileceğini hiç bir zaman unutmamalıyız.
  
(Devam edecek)

Efkan Vural

Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır:




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder